Küçük yaralar, kesikler ve yanıklar hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır. Bununla birlikte diyabet hastaları için bu basit yaralanmalar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Diyabetli birçok kişide yavaş iyileşen ya da iyileşmeyen yaralar görülür. Bazı durumlarda bu yaralarda gelişen enfeksiyon yaranın etrafındaki doku ve kemiğe ya da vücudun daha uzak bölgelerine yayılabilir. Bu durum tedavi edilmediğinde gelişen enfeksiyon hayati tehlike yaratabilir.
Diyabetik yaralarda enfeksiyon ortaya çıkmadığında dahi yaraların yavaş iyileşmesi diyabetli kişinin genel sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Özellikle ayak veya bacaklardaki iyileşmeyen yaralar yürümeyi zorlaştırır ve kişiye acı verir. Diyabetli hastaların ayak ülseri de dahil olmak üzere yavaş iyileşen yara ve komplikasyon riskini azaltmak için kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutmaları esastır.
Diyabetik Yaralar Neden Geç İyileşir?
Diyabet, hücrelerin kan dolaşımından glikoz almalarını ve kullanmalarını sağlayan bir hormon olan insülinin üretiminde ve hassasiyetinde bozulmaya neden olur. İnsülinde görülen bu bozulma vücudun kan şekeri seviyesini yönetmesini zorlaştırır.
Kan şekeri seviyesinin sürekli yüksek olması beyaz kan hücrelerinin işlevini bozar. Beyaz kan hücreleri, bağışıklık sisteminin rolü için oldukça önemlidir. İşlevlerini yerine getiremediklerinde vücut bakteriler ile savaşıp yaraları kapatamaz. Bölgede yavaş iyileşme ve azalmış duyu kombinasyonu enfeksiyon riskini önemli ölçüde artırır.
Kontrolsüz diyabeti olan kişilerde zayıf kan dolaşımı gelişebilir. Kan dolaşımı yavaşladığında kan daha yavaş hareket eder ve bu da vücudun besin maddelerini yaralara ulaştırmasını zorlaştırır. Sonuç olarak yaralanmalar yavaş iyileşir veya hiç iyileşmeyebilir.
Diyabet ayrıca yara iyileşmesini de etkileyen sinir hasarlarına neden olabilir. Kontrolsüz kan şekeri seviyesi sinirlere zarar verebilir ve bölgede uyuşukluk hissine neden olabilir. Bu durum diyabetli kişilerin yaralanmaların ya da yanıkların farkına varamayabileceği anlamına gelir.
Kronik diyabet yaraları nedeniyle tedavi olan kişilerin kan şekerlerini iyi kontrol etmeleri durumunda tamamen iyileşme ihtimalleri daha yüksektir.
Diyabetik Yaraların Riskleri Nelerdir?
Diyabetin sinirler ve kan damarları üzerindeki etkilerinden dolayı geç yara iyileşmesi yaşayan insanlar başka sorunlarla da karşılaşabilirler. Kalp hastalığı, böbrek hastalığı ve göz problemleri bu rahatsızlıklar arasındadır.
Diyabetik yaraların içinde enfeksiyon gelişir ve tedavi edilmezse enfeksiyon kas ve kemiğe yayılabilir hatta kangren aşamasına kadar ilerleyebilir. Yaralar kangreni geliştirebilir ve ciddi durumlarda ampütasyon gerekebilir. Enfeksiyon kan dolaşımına yayıldığında ise sepsis rahatsızlığı ortaya çıkabilir. Sepsis hayati risk taşıyan bir rahatsızlıktır.
Diyabetik Yaraların Tedavisi
Diyabet hastalarının yaralarını dikkatlice izlemesi önemlidir. Yaralar yavaşça iyileşse de birkaç hafta boyunca kapanmamaları, yayılmaları, sızmaları veya aşırı acı verici olmaları normal değildir. Her yaralanma bir enfeksiyona yol açmasa da enfeksiyonu önlemenin ilk adımı yarayı temizlemek ve temiz bir bandajla örtmektir. Diyabetli kişiler yaralarının iyileşmemesi durumunda geç kalmadan tedaviye başvurmalıdır.
Yalınayak yürümekten kaçınmak, ayak tırnaklarını dikkatli kesmek, rahat ayakkabılar tercih etmek, günlük ayak yıkama gibi önlemler ile kişiler yaralanmalara karşı önlem alabilirler.
Diyabetik Yaralarda Ozon Tedavisi
Ozon terapisi tarihte çeşitli rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanılmıştır. Kandaki oksijen seviyesini artırarak vücuttaki tüm dokuları oksijenlendirir. Cildin görünümünü olumlu etkilemekle kalmaz aynı zamanda hücrelerin iyileşme sürecini de hızlandırır. Yaşlanma karşıtıdır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
Kronik yaralar kişinin genel sağlığı için büyük bir yük oluşturur. Ozon tedavisi kronik yaralar için iyi bir tedavi yöntemidir. Yaranın etrafındaki alanı dezenfekte ederek vücudun oksijen alımını ve kullanımını arttırır ve bağışıklık sistemini aktive ederek hücreleri tedavi eder.
Diyabetli kişiler sık sık herhangi bir enfeksiyonu tedavi etmek için ağır antibiyotikler kullanır. Antibiyotikler sadece vücudumuzdaki kötü bitki örtüsünü öldürmekle kalmaz aynı zamanda iyi bitki örtüsünü de öldürür ve bu durum bağışıklık sistemimizi büyük ölçüde zayıflatır. Ozon tedavisi, antibiyotiklerin toksik yan etkileri olmadan bir tedavi yöntemi sunar. Önleyici bir önlem olarak kullanıldığında kişiyi sonunda antibiyotik tedavisi gerektirebilecek bir hastalığa yakalanmaktan korur.